Aşık kelimesi, hem ozan, varsag, dede kelimelerinin ifade ettiği anlam ve köken ile ilgisi sebebiyle, hem de sanatkarın taşıdığı mahlası itibariyle dikkati çekmektedir. Araştırıcılar bu sahada da değişik yorumlarda bulunmuşlardır. Aşık kelimesinin ilk kullanışı, bazı araştırıcılara göre 13. yüzyıl; bazılarına göre ise 15-17. yüzyıllar arasıdır. 13. yüzyılın sonu ve 14. yüzyılın birinci yarısında yaşayan Yunus Emre'nin tesirinde kalarak yazan Ali Aşık Paşa, adında aşık kelimesini kullanan ilk şairdir. 15 ve 16. yüzyıllarda Ahmed Çelebi ve İbrahim gibi aşık şiiri sahasında eser verenler, adlarının yanında aşık kelimesini de kullanmışlardır.
Aşık edebiyatının ilk örneklerinden sayılan, bu mirası koruyan, yaşatan ve gerçek anlamda aşık olanlar, aşıklık mesleğini tesadüfe bağlı olarak seçmemişlerdir; onlar, daha çok, kabiliyetleri ile dikkati çekmişlerdir. Onların şiirleri ise uzun süre dilden dile, ağızdan ağıza, nesilden nesile, söylene söylene günümüze kadar gelmiştir.
Çıraklıktan ustalığa yükselen her aşık, bir yüksekokul bitirmiş gibidir. Aşığın ustalığa nasıl yükseldiği, ustası ile olan münasebeti, çıraklık döneminde çektikleri vs. gibi hususlar aşığın şiirlerinde bulunabilir. Bu tür hikayeler araştırıcıların eserlerinin dışında, el yazmalarında, cönklerde, halk edebiyatı araştırıcılarının derledikleri metinlerde de görülebilir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.