İstanbul halk müziğinin notalı ilk örneklerini 17. yüzyılda bulmaktayız. Enderun Saray Okulunda yetişen Polonya kökenli devşirme Ali Ufki Bey (1610-1685), Sultan IV. Mehmet döneminde (1648-1687), Enderunda tam 18 yıl hanendelik yapmıştı. O dönemin Batı nota yazısını öğrenmişti. 1650-1665 yıllan arasında "Mecmua-i Saz ü Söz" adlı bir eser kaleme aldı. Ufki mahlasıyla aşık tarzı şiirler de yazabiliyordu. Eserinde daha çok halk müziğine, edebiyatına ait türki/türkü, varsağı, yelteme, tekerleme, dua ve oyun havaları söz ve notaları bulunmaktaydı. Ali Ufki Bey'in hayatı hakkında sınırlı bilgiye sahibiz. Taşrada sadece Mısır'a gittiği bilinmekte. Anadolu'da gezip derleme yapıp eserini böyle meydana getirdiğine dair hiçbir delil yok. En güçlü şairler, çalıp söyleyenler İstanbul'da ellinin altındaydı. Şehir, 17. yüzyılda da bir iskan senteziydi. Eserin incelemesini yapan Prof. Dr. Şükrü Elçin, şu saz şairlerinin şiirlerinin türkü sözleri arasında bulunduğunu belirlemiştir: Ahmed, Alioğlu, Ali Ufki, Armutlu, Budala, Demiroğlu, Derviş Ali, Derviş Süleyman, Frenk Mustafa, Halil, Katibi, Karacaoğlan, Koroğlu, Kul Mustafa, Kuloğlu, Köroğlu, Maksud, Mehmed, Meftuni, Öksüz Aşık, Şahinoğlu, Tasbaz Ali.
İstanbul halk müziğini derleyip yayımlama çabalarından ikincisi, doğal olarak şehrin en eski ve köklü müzik eğitim kurumu Darülelhandan geldi. Bu kurum, 1927'de İstanbul Konservatuvarı adını almıştı. Belediyeye bağlı olduğundan İstanbul Belediye Konservatuvarı adıyla tanındı. Konservatuvar önce İstanbul halk müziği ürünlerinden ilahiler ve Bektaşi nefesleriyle ilgilendi. Türkü derleme işinde, Ziya Gökalp'in Türkçülüğün Esasları eserinde belirttiği, devletin de önemli ölçüde benimsediği; "Memleketimizde yan yana yaşayan iki musiki vardır. Bunlardan birisi halk arasında kendi kendine doğmuş olan Türk musikisi, diğeri Farabi tarafından Bizans'tan tercüme ve iktibas olunan Osmanlı Musikisi." düşüncesi doğrultusunda Anadolu yollarına düştü. Konservatuvar derleme ekipleri 1926-1932 yılları arasında Anadolu'ya beş derleme gezisi düzenledi. Derlenen ezgilerden 670 kadarının notası 14 defter halinde yayımlandı.
O yıllarda halk bilimi, halk kültürü alanındaki bilgiler son derecede sınırlıydı. Konservatuvar, İstanbul'da türkü bulunmadığına inanmıştı galiba? 1926 yılında Konservatuvar bünyesinde Maarif Vekaletinin isteğiyle Türk Musikisi Tasnif Heyeti kuruldu. Heyetin görevi, yüzyıllar boyu meşk yoluyla öğrenilmiş Türk musikisinin seçkin eserlerini notaya alıp yayımlamak, böylece unutulmaktan kurtarmaktı. Ali Rifat (Çağatay), Rauf (Yekta), Ahmet (Irsoy) ve Dr. Suphi (Ezgi)'den oluşan Heyet, İstanbul halk müziğinin dini eserlerinden ilahiler ve nefesleri göz ardı etmedi. İstanbul tekke ve dergahlarında yetişmiş yaşayan icracılardan derlemeler yaptı, notaya aldı. 87 Bektaşi nefesi, yüzden fazla ilahinin 1931-1933 yılları arasında notası yayımlandı ki, bunların tamamı İstanbul müzik kültürü ürünüdür. İstanbul halk müziği derleme çalışmalarının bu önemli eserlerini hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.