1930'larda, Safiye Ayla'nın, İstanbul Konservatuvarı derlemelerinden yararlanarak söylediği bir "Bebek" türküsü vardı. O türkünün metnini, acıklı hikayesiyle birlikte, Yusuf Ziya Demirci yayınlamıştı. "Boş-Beşik ve Ak-Kuş" adlı kitabında, çok sonraları aynı konuyu Necati Cumalı "Boş-Beşik" adlı oyununda işledi. Konu özetle şu: Bir göç sırasında genç Yörük gelininin körpecik çocuğu beşiğiyle deveye yükletilmiştir. Göç ormandan geçerken beşik bir ağacın dalına takılıp kalır ve bebek kuzgunlara yem olur. Türküye, yavrusunu yitiren Yörük gelininin ağzından bir "ağıt" diyebiliriz, dizeler arasındaki "oy, oy!" seslenişleri ağıtlara özgüdür.
Elmalı'dan çıktım yayan
Dayan hey dizlerim dayan
Dayım atlı babam yayan
Bebek beni del'eyledi
Bir kötüye kul eyledi
Çok sonraları, Ruhi Su da 1945'lerde bu türkünün bir çeşitlemesini söylerdi; onun söylediği metinden bir dörtlük:
Yekin kara devem yekin
Zilini çanını takın
Bebeğimi daldan sakın
Nenni benim küçüceğim
Bu çeşitlemede ezgi tamamiyle ninni ritmindedir. Dizeler arasında, yer yer, "nenni, nenni" sözlerine, bağlama dizesinde de "nenni benim küçüceğim, nenni" seslenişlerine eklenen "Oy, oy oy!" lar bu metne, bir "ağıt" la bir "ninni" nin birbirine katışmasından oluşmuş bir yaratma niteliğini veriyor.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.