Her yerde duvarlar yükselerek barikatlar kurulur insanla gerçeklik arasına. Göz gözü görmezleşir. Ömür boyu engeller yükselir insanın önünde. Yollar dumansız kalmaz. Adına gurbet denilen garipliğin insana mahsus biçimi yürürlüğünü sürdürür. Çünkü 'Ayrılık derdinin kökü derinde'dir. 'Baykuşlar dem tutuyor çadır yerinde.' Olup bitenlerin ardından 'Boş tarlaya rüzgar ektim yetiştim' gerçekliği insanın gözünü perdeler. Bu sırra ermenin, bu sırrı algılamanın imkanlılığı kalkar ortalıktan.
Hayat kozasını patlatıp yapraklanmaya durur. Kendi seyrini belirleme kararlılığına ram olur. Yaşama tarzını; beslenme, barınma tarzını sorunsuz belirleme istenci çıngılaşır kalpte. İnce düşünüşlerin yol göstericiliğiyle aşk atı hamle üstüne hamle yapar. Üretim başlar, kültür dallanıp yapraklanarak özden hareketini ateşler dünyada, İnsani etkinliklerin hasılası olan kültür; yaşamı belirleme, ona rengini verme kıvamına erer şimdi.
İnsanın tabiata bakış, eşyayı algılayış ve yorumlayış tarzıyla medeniyet tasavvuru ortaya çıkar. Onun hayata bakışı, hayatı algılayışı söz konusu etkinliklerinin tutarlılığını gerektirir. Tutarsızlıkların afetinden korunmayı buyurur insana.
Gönüllerdeki erinç dışta yankılaşarak eve, ev dışına, ev içine otağını kurar. Yeryüzü serüvenindeki insanın evini kurma arayışı tezgahlarda şekillenerek örülür. Bireyin hayata tutunmasına, varoluş gerçekliğini algılamasına zemin hazırlanır. Özünü göklerden alan ilkelerin aydınlığında yol çizilip yön bulunur. 'İki kapılı bir handa' esenlikle yaşamanın ilkelerini keşfetmek adına gece gündüz yürüyebilmenin yöntemleri omuza biner. 'Uzun ince bir yolda' yürümek mecburiyeti kaçınılmaz hale gelir. Gecesi, gündüzü birbirine karışır insanın.
Böylesine karmaşık bir durumdaki insan, zamanın gelip geçici akıntılarında bozguna uğramamak için çırpınır. Kendisi oluş bilgisini kalbinde yürüterek çürüyüşler karşısında direnme bilincini büyütür göğsünde. Önden gidenlerin deneyimlerini tutamak edinir kendisine. Evreni olduran ahengin örsünde incelmek tutkusuna yabancılaşmadan yaşamak ister. Oluşu meydana getiren bilinçli iradenin çığırından ayırmaz dikkatini. Olanlar karşısında bitap düşmemek için varlığını sözün gücüne ikna eder. Çağlar öncesinden serilen sofradan bereketler devşirebilmek tutumundan ruhunu ıraklaştırmaz. Sayrılıklarına şifa üretecek belgeleri iplememe aymazlığına çeldirmez gönlünü.
Özlem, gurbetteki insanın içini kemirir, ruhunu inceltir hep. 'Aynı daldaydık aynı daldaydık / Aynı daldan düştük ayrıldık' deyişi söylenilmek istenenin aşikar ifadesidir. Bir arada sorunsuz yaşayan insanlık ayrılıklarla özünden ıraklaşmış, yalnızlaşmıştır gitgide. Yalnızlığını susturabilecek mühimmata ihtiyacı vardır artık. Şiirler, türküler birbiri ardı sıra sökün eder. 'Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde' itirafının örtüsü aralanır.
Solan gülün niçin solduğunun sorulması zamanı gelip çatar. Beyhude yere çaba harcanmakta, her bakımdan öz olanla irtibat kurulamamaktadır. Bir kere bağ kopmuş, yürek yaralanmıştır çünkü.
'Mihrican mı değdi gülün mü soldu / Gel ağlama garip bülbül ağlama / Felek baştan başa kimi güldürdü / Gel ağlama garip bülbül ağlama' sözleriyle ete kemiğe bürünür kimsesizlik. Felek kimseyi güldürmemiş, gurbetleri, acılan, hüzünleri salmıştır insanın bağrına. Daldan dala konmuş, yuva yapıp bir dalda kalma kararlılığına erememiştir gönül. Beyhude yere yanarak canın kıymeti bilinmezleşmiştir. Sorular, sorunlarla içiçe geçerek kimileyin sevinçlere, kimileyin de kederlere açılır.
İnsanın varoluşunu anlamaya yönelik çabası susturulamaz. Zamanla küllenebilir, magmalaşabilir belki. Ancak bütün bütüne ortadan çekilmez. Günü geldiğinde filizlenip ortaya çıkar. Kültürel diriliğin işaretçisi olarak türküler, insanın kendisi oluş bilgisine katkıda bulunarak dünyasına yaban düşenleri köklerine dönmeye çağırır. Kişiyi, hayat öğretisinin öğrencisi olmak tutumuna yöneltir. Bir bilinmeze gönlünü kaptıranların yeniden bilinirin evrensel hakikatine raptolmasını önerir. Gündelik telaşların burgacında ufalanmamak gerektiğini duyurur insana. Ah ile eyvah arasında geçen hayatın çölleşmemesi için sözden / duygudan korunaklar inşa eder.
Yaşamak atlası olanca sadeliğiyle serilir insanın önüne. Söz konusu atlastan seçtikleriyle insanoğlu, kendi istikametine bakmanın dersine çalışır. Yönsüzlük, yolsuzluk, yordamsızlık afetinden korunma zamanlarına akar.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.