638 hicride (1240), Eskişehir'e yakın Sarıköy'de doğan Yunus'un, çok iyi bir tahsil gördüğü muhakkaktır. Bir şiirinde Konya'yı andığına göre tahsilini bu şehirde yaptığını sanıyoruz. Zaten o,
Mevlana Hudavendgar bize nazar kılalı
Anın görklü nazarı gönlümüz aynasıdır
der ve,
Mevlana meclisinde saz ile işret oldu
Arif ma'niye daldı çün biledir ferişte
diyerek Mevlana'nın meclislerinde bulunduğunu da bildirir ki Mevlana'nın ebediyete göçüşünde Yunus, otuz üç - otuz dört yaşındadır.
Yunus'a Tapdug-u Saltug-u Barak'dandır nasib
Çün gönülden cuş kıldı ben nice pinhan olam
beytiyle tarikat zincirini bizzat kendisi tespit eder ve şiirlerinden on dördünde, bir şiirinde de iki kere Tapduk'u anar, ona bağlılığını içten bir sevgi ve saygıyla belirtir.
733'te (1333) Niğde'de, Kadı Ahmed'in telif ettiği "El-Veled'üş-Şefik ve'l-Hafid'il-Halik"te "Tapduklular" hakkında verilen bilgiyi, taassubun bir örneğini görüyoruz; bize bu eser, ancak Tapduklular'ın, kaba sofular tarafından hoş görülmediğini, bugün bile Aleviler hakkında edilegelen iftiraların eskiliğini göstermesi ve "Tapduklular" denen bir topluluğun bulunduğunu ispat etmesi bakımından değerlidir. Nallıhan'a bağlı Emre köyünde yatan Tapduk'un şeyhi Barak Baka, 707 hicride (1307-1308) Moğollar tarafından gönderildiği Giylan'da şehit edilmiştir. Onun şeyhi Sarı Saltuk, 662'de (1263-64) Rumeli'ye geçen Alp Erenler'dendir ve Ebü'l-Hayr-ı Rumi'nin miladi 1480'de yazdığı "Saltuk-Name"ye göre, Akşehir'de medfun olan Seyyid Mahmud-ı Hayrani'nin halifesidir. Barak Baba, bir şathiyye olan türkçe risalesinde, Sarı Saltuk'a mensubiyetini açıklar. Seyyid Mahmud-ı Hayrani, 667'de (1268), yani Mevlana'dan beş yıl önce vefat etmiştir. İstanbul'da, İslam Eserleri Müzesi'nde bulunan ve Selçuk tahta oymacılığının bir şaheseri olan sandukasında Mevlana'nın bir gazelinin oyulmuş olması, bu zatın Mevlana'ya mensup olduğunu gösterdiği gibi, Eflaki Ahmed Dede'nin (761 H. 1360), Akşehirli Sinaneddin'den naklettiğine göre de Mevlana, bu zata saygı göstermektedir. Sinaneddin'in oğlu olup 752'de (1351) vefat eden Mahmud'un, Akşehir'deki mezar taşında da Mevlana'nın bir beyti hakkedilmiştir. Barak Baba'nın halifesi ve Sultaniye'deki tekkesinin şeyhi Hayran Emirci'nin, Mevlana'nın torunu Ulu Arif Çelebi'yle (710 H. 1320) ne kadar seviştiğini de gene "Manakıb'ul-Arifin"den öğrenmekteyiz. Esasen Yunus, divanında Geyikli Baba'dan, onun bendesi Seydi Balum'dan bahsederek "Risalet'ün-Nushiyye"sini 707'de (1307-1308) yazdığını tasnif eyleyerek, zamanını tamamiyle belirtmektedir.
Yunus Emre, 720'de (1320) seksen iki yaşında vefat etmiş, doğduğu Sarıköy'e defnedilmiştir. En eski kaynaklar bunda müttefiktir. Başka yerlerdeki merkatlerin bir kısmı Yunus mahlasını taşıyan başka şairlere aittir; bir kısmıysa, hatta rüyalara dayanan makamlardır.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.