Birkaç atıcı, aşiret beyinin konağında toplanmış konuşuyorlardı. Sohbet koyulaştıkça aralarındaki palavra yarışı da iyice kızışmıştı.
Birinci şahıs, Adana'da patlıcanın ağacına on beş basamaklı merdivenle çıkıp patlıcan topladığını anlatınca, söz alan ikincisi, Kırlangıç dağında bin tane yılanın birbirleriyle güreş yaptığını söyledi.
Üçüncüsü ise, Ekecik dağının başında otlayan bir devenin Kızılırmağa boynunu uzatıp su içtiğini anlattı.
Bunları duyan dördüncüsü, Gülek boğazından geçerken kendisine saldıran aslanı bir yumrukta öldürdüğünü, önüne çıkan toya binip bir kaç dakikada Kırşehir'e geldiğini anlattı.
Beşinci, bir leşe toplanan kuzgunların kendisini bu leşin kaburgasına bindirip Mekke - Medine'yi ziyaret ettirip getirdiğini söyledi.
Altıncı söz alıp, Seyfe gölünde binlerce filin bir arada yüzdüğünü anlattı.
Yedinci de Çiçekdağı'nda bir atışta on ceylan vurduğunu, ceylanları kağnıyla köye getirip etini köylüye dağıttığını söyledi.
Son söz alan ise, on beş dönüm arpayı sarı sıcak iyice bastırmadan, orak ile öğleye kadar yolduğunu, gelip evinde istirahat ettiğini bildirdi.
Anlatılanlardan iyice sıkılan bey, sazı kucağında bir köşede konuşulanları sessizce dinleyen âşığa, "Âşık, bu sözlere senin de elbet bir diyeceğin vardır. Sazını öttür de bir dinleyelim bakalım." der.
Sazına düzen veren âşık başlar söylemeye:
Oturmuş ahbaplar hoş sohbet eder
Dillerden dökülen sözdür efendim
Doğruya meyli yok eğriyi söyler
Yalandan kızaran yüzdür efendim
Biri patlıcana kurar merdivan
Biri gördüm diyor bin adet yılan
Biri on bin file olmuş bir çoban
O senin gördüğün kazdır efendim
Biri on beş evlek arpayı yolar
Biri kaburgaya takmış bir yular
Biri dağ başında deveyi sular
Suladığın yerler düzdür efendim
Biri bir yumrukta aslan öldürür
Biri toya biner uçarak gelir
Biri tek atışta on ceylan vurur
O kurşun attığın izdir efendim
Sözünü tart konuş sahip ol dile
O dil seni verir her yerde ele
Hele bir kulak ver şu sarı tele
Doğruyu söyleyen sazdır efendim