Seslerin belli ritmik tartımlar doğrultusunda düzenli birleşimlerini içeren müzik sanatı, kaynağını doğadan alan sanatların başta gelenlerindendir. Bu yönüyle müzik, bütünüyle doğanın bir parçası olup duyargaları ile sesleri algılayan canlılar, kendi sesli anlatımlarını geliştirerek bu gizemli doğa olayına katılır, birbirlerine eşlik ederler. Kuşlar, böcekler vd. gibi bu olgu doğrultusunda biçimlenen tüm canlılar, var olduklarından beri güdüleriyle kendilerini doğanın yönlendirmesine bırakıp uyum göstererek bu kusursuzluğun birer parçası durumuna gelmişlerdir. Konu, ses güzelliği olduğunda; ilk akla gelen ve güzel sesli insan benzetmesiyle de özdeşleşmiş bülbülün sesi ve ötüşünü bu olgu dışında açıklamanın bir yolu yoktur.
Canlı varlıkların her yönden en gelişmişi olan insan için de durum aynıdır. İnsanoğlu, tamamen bu oluşuma paralel bir biçimde; güçlü algısıyla doğadan süzdüğü her sesi dimağında biçimlendirip geliştirerek, kendi sesli anlatımını yaratmış ve doğanın sesini sanata dönüştürebilen mükemmel parçası olmuştur. Ses sanatının gelenekselleşmesi ise bu yaratımların zaman içinde tazelenerek kendini yenilemesi, kuşaklar boyu benimsenip taşınması ve katbekat artan üretimlerle gelişip zenginleşerek geleceğe doğru akıp gitmesidir. Bu yönüyle geleneksel müzik sanatı; öğrenilen ve zaman zaman icra edilen bir şey olmaktan çok, kendini ifade edebilmenin bir başka yolu olarak yaşamın ta kendisidir. Bu bağlamda, geleneksel müzik sanatının temel içeriğini; dil, inanç, tarihsel ve sosyokültürel değerler bütünü oluşturur.
Derin duyguların açıklanabilmesinde; yabancılaşmadan uzak köklü bir dil, güçlü bir sevgi ve saygıya dayalı inanç ögeleri, toplumu derinden etkileyen tarihsel, sosyal olaylar ile özgün kültürel yaşama dair ögelerin doğallıkla, içtenlikle ele alınması ve aktarılması; ürünün etki ve yaşama gücünü yaratan temel dinamiklerdir. Günümüzde, dünya müziği adı altında ele alınan geleneksel (halk) müziklerin, diğer bütün müzik türlerinin aksine, koruma olmaksızın binlerce yıldır yaşama gücü bulup var olabilmesi ve adeta sonsuzluğa doğru akıp gidebilmesi olgusunun ardında yatan ana etken; kaynağını doğadan ve doğal aktarım yönteminden almasıdır. Müziği birebir duyumsayarak, yaşayarak ve kaynağa dokunarak öğrenme biçiminde ortaya çıkan bu yöntem; binlerce ezgiyi, sözü aklında kayıpsız bir biçimde gezdirebilen, geliştirebilen ve geleceğe aktarabilen sanatkar tipini yaratan bu etkin öğretim ve aktarım mucizesinin ana kaynağıdır.
Anadolu'nun; ses evrenine duyarlı, yaşamı müzik ile algılayan meslekten sanatkar garip bülbülleri Abdallar'ın; sanatları, yaratımları, öğrenim ve aktarım süreçleri de bu olgu ekseninde ve aynı yöntemler içerisinde gelişen bir durumdur. Onların genellikle usta-çırak ilişkisi içerisinde, görsel ve kinetiksel algı kapsamında doğup gelişen ve güçlü bir hafıza sistematiği içeren biçimlenmişlikleri; binlerce yıldan beri akıp gelen saz, söz ve ezgi kültürünün taşınması, kuşaktan kuşağa aktarılması, yorumlanması ve yeniden üretilmesinde en temel dinamiktir.
Yabancılaşmadan uzak, yalın bir Türkçe ve özgün kültürel yaşanılan, inanç dolu yürekleri ile güçlü bir sevgi-saygı içerisinde taşıdıkları inanç ve felsefeleri, toplumu derinden etkileyen tarihi ve sosyal olaylarla ilgili gerçeklerin izini sürerek doğallık içinde ve içtenlikle ortaya koydukları tavır, zamana dayanıklı, gitgide gelişerek kusursuz biçimlere erişen ve deyim yerindeyse, dünya durdukça duracak nitelikte eserler üretebilmelerini sağlayan ana kaynaktır.
Anadolu'nun, belki de en gösterişsiz ve sade halk kesimi sayılabilecek bu topluluğun bağrında yetişip dehası ile geleneğin zirvesine ulaşan Neşet Ertaş'ta can bulan, kendi özüm, kendi sözüm diye tanımladığı müzik sanatı ve birbirinden değerli eserleri; bu doğal oluşumun, gelişim çizgisinin ve aktarım yönteminin birebir yansıması olup birinci sınıf halk yaratılarıdır. Özgün bir kültürel-manevi evren içerisinde yetişmiş Ertaş'ın, sevgi dolu yanık yüreği, içtenliği, engin gönlü ve eşine az rastlanır sanatsal dehası ile ürettiği sevda, güzelleme, gurbet, hasret türküleri, uzun havalar, bozlaklar, oyun havaları yanında; sevgi, saygı, güzel ahlak, ilim, bilim, insan hakları, kardeşlik, dostluk, barış, yurt sevgisi gibi değerleri öven insancıl özle dolu felsefi deyişleri, onun emsalsiz sanatının gönüllere düşen yansımalarıdır.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.