Bu tabir, Şanlıurfa'da bir beddua olarak söylenir. Küllerin başa savrulmasıyla ilgili Şanlıurfalı kaynak kişi Halil Binbaşıoğlu bize şunları anlatmıştı: Urfa merkezinde taziye adeti üç gün sürerken köylerde taziye evi kırk gün sürer. Ölen kişi, cesur, yiğit, iyi ata binen, kılıç kullanan aşiretin ileri gelen biri ise, bu kişinin ölü evi çok ateşli olur. Aşiret reislerine hizmet eden "abit" denen kahvecisi vardır. Reisin sağlığında acı kahve "mırra" her gün kaynar gelen misafirlere fincanlarla ikram edilir, ölüm halinde fincanlar ters çevrilir. Aşiret reisi veya oğlunun ölümünde abitler kadın erkek şivan eder, karşılıklı kılıç-kalkan oyunu oynarlar. Oynadıkları oyuna "Hurobi", "Harbiye" denir. Oynarken ölen kişinin yiğitliğini, kahramanlığını anlatan ağıtlar söylerler. Bir başka köyden taziye evine misafir geldiğinde abitler onları karşılar, evlerinin köşesinde olan küllüklerde oturarak külleri başlarına savururlar. İşte "küller başiya" tabiri buradan gelmektedir. O evde önemli bir kişinin öldüğünü ifade eder. Bu nedenle "küller başiya" Urfa'da "Sevdiğin bir kişi ölsün" anlamında bir beddua olarak söylenir.
Genç oğlunu, kızını, çok sevdiği bir yakınını kaybeden kişi üzüntüden yemeden içmeden kesilir, benzi sararır, adeta bir gül gibi solar, saçlarına ak düşer. Üzüntüden bir gecede saçları tamamen beyazlaşan insanlara rastlanmıştır. İşte "küller başiya" sözü bir beddua olarak, çok sevdiğin biri ölsün, saçların ağarsın (kül rengini alsın) şeklinde bir anlam da ifade eder.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.