TRT'de çalışırken bu fikirde değildim. Son zamanlarda, bu fikir oldu. TRT'de sınav kazanacak sanatçının eskisi gibi olmadığını anlamaya başlamıştık. Çünkü TRT'nin, büyük virtüözleri kısıtlayan; çaptan düşüren bir takdim ve çalışma şekli vardır. Mesela TRT'de bağlama sanatçıları kalitesi, virtüözitesi ne olursa olsun iki eser arasında şöyle bir iki dakika açış yapabilecek adamdır ve denizli horozu gibi giyinmiş kukuletalı bir kadının arkasından çalan otuz tane bağlamadır. Hayır bağlama bu olmamalıdır Türkiye'de. İspanya'da gitar neyse Türkiye'de bağlama o olmalıdır. Senede birkaç kere saz festivalleri düzenlenmelidir. Yarışçılar gelmelidir. Bağlama virtüözitesi televizyonda sergilenmelidir. Bunu da, herkes yapmamalıdır. Bir küçük süzgeçten geçirilerek bu kişiler çıkarılmalıdır. Gençlerde sevgi yaratın. İspanyollar bunu yapıyor. Bu gibi şeyleri TRT de yapabilir ama yapmıyor. Derhal kıskançlık doğar: "Niye o çaldı da ben çalmadım." Çirkin şeyler. Oysa batıda, yaşı ne olursa olsun orkestrada maestro seçilir. Otuz tane kemanın başında durur adam. Türkiye'de bu yoktur. Güçlüler virtüözitesini gösterebilmelidir. Bir Yurttan Sesler grubunda mesela, otuz dakika programın on beş - yirmi dakikası bir bağlama virtüözitesine ayrılmalıdır. Diğer enstrümanlar onun arkasında alt eşlik olarak kalabilir. Mümkündür. Bir de bunları yapmak için o sazı kimin çalacağı konusu var.
Sazda tek başına, hatta türkü söylemeden resital verilebilir dedim, bir keman, bir piyano gibi. Ve bunu, yarattım; dünyaya açtım. Benim arkamdan sizler götüreceksiniz artık.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.