Folklor, diğer bir ifadeyle halkbilimi; halkın geleneğe bağlı maddi ve manevi kültürünün ilmidir. Bir milleti temsil eden fertler, kültürel değerlerine sahip çıkıp, birlik ve beraberliklerini korudukları sürece ayakta dururlar. Birlik ve beraberliğin korunması da; geçmişi bilmekle, ortak dile, dine ve bayrağa sahip çıkmakla; örf, adet, gelenek ve göreneklere bağlı kalmakla ve bunları yaşatmakla mümkündür. Bunların tamamı birleştiğinde, bir milletin ortak kültür yapısı meydana gelmiş olur ki bu da; milli kültürdür. Bir milletin hayatında folklor ürünleri milleti oluşturan farklı etnik grupları birbirine bağlayan bir harç vazifesi görür. Doğusu, batısı, Türk'ü, Kürd'ü, Laz'ı ve Çerkez'i ile milleti oluşturan ve vatandaşlık bağıyla devletine bağlı olan her etnik grup, bu kadim medeniyetin bir parçasıdır ve Türk kültür evreninin birer mensubudur. Zira birbirinden kız alıp, birbirine kız veren bu insanlar topluluğu, et ve tırnak gibi birbirinden ayrılmaz bir bütünlük arz eder. Trabzon'un horonu, Diyarbakır'ın halayı, İzmir'in zeybeği aynı kültürün açan zengin motifleridir. Sazımız, bağlamamız, kemençemiz, curamız, davul ve zurnamız yine aynı kültürün enstrümanlarıdır. Şükrü Elçin, Türkçemizi, dinimizi, türkülerimizi, inançlarımızı, halk sanatlarımızı, batıl itikatlarımızı, ecdadımızdan gelen terbiye tarzımızı, dünyaya bakışımızı; devlet ve millet anlayışımızı meydana getiren ortak kültür birikimlerimiz olarak görür. Kültürü; "bir milletin büyük çoğunluğunun hayatında, doğumundan ölüme kadarki devrede sürekli devam eden birikim" olarak tanımlayan Elçin, bu kültürün ananeden geldiği için milli olduğunu, millete has karakter taşıdığını ve bizi madden ve manen birbirimize bağladığını söyler. Bu noktada Aşık Tarzı Şiir Geleneği ve bu geleneğin içerisinde yetişen ozanlar, şiirlerini oluştururken bu kültür birikiminden yararlanırlar ve yaşadıkları coğrafyada milli birlik ve beraberliğin sağlanması bakımından önemli işlevler görürler.
Aşık Mahzuni Şerif'in şiirlerinde bir dönem her ne kadar "Protesto" işlevi görülse de aslında o, bu vatanın topraklarına aşıktır. Mahzuni; içinden yaşadığı toplumun gören gözü, konuşan dili olmuş, halkının derdini dert edinmiş, zalime, sömürü düzenine, haksızlıklara karşı çıkarak ideal bir toplum hayal etmiştir. Onun hayali; güzel Türkiye'mizde dini ve etnik bakımdan bütün insanların barış, mutluluk içerisinde birlik ve beraberliğini bozmadan yaşamasıdır. Kendisini ülkesini seven, kıskanan ve Cumhuriyet'e bağlı bir insan olarak nitelendiren ozan; "Sana selam ey güzel düşünen. Sana selam ülkesini ve ülkedeki bütün insanları sevebilen, sana selam ey Türk, ey Kürt, ey Alevi, ey Sünni arkadaş. Beni unutma seni seviyorum." diyerek ülkemizdeki etnik ve mezhepsel bütün topluluklara selam söyler ve onları sevdiğini belirtir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.