Bir ülkenin veya bir yörenin müzik ve oyun havaları zenginliğinden söz edebilmemiz için sözlü kaynaklar yeterli değildir. Bu konuda yazılmış kitaplara, ses ve görüntü kayıtları gibi somut kaynaklara ihtiyaç vardır. Eğer bir yörede derlemeler yapılmış, bulunan eserler tasnif edilmiş, eserlerin sözleri yazılmış, ezgiler notaya alınmış ve eserlerin sayısı envanteri ortaya çıkarılmışsa, işte bu listeye bakıp "bu yörede müzik veya halk oyunları zengindir" dememiz mümkün olur. Aksi halde, bu cümle, somut delillere dayanmayan, ayağı yere basmayan, değeri olmayan bir ifade olur.
Dünyanın ilk ses kaydı, fonografın icadından 17 yıl önce, 9 Nisan 1860'da kaydedilen bir Fransız halk şarkısıdır. 1877'de Edison tarafından ses kayıt cihazı olan fonografın icadı ile dünyanın birçok ülkesinde derlemeler yapılarak halk şarkıları kayıtlara alınmıştır. Ülkemizde de ilk derleme çalışmaları yabancılar tarafından yapılmıştır. Anadolu'da fonografla ilk halk müziği kaydı 1901 yılında Avusturyalı Felix von Luschan tarafından Gaziantep'te (Ayıntap) yapılmıştır. Planlı ve devlet destekli ilk çalışma, Maarif Vekaleti'nin 1925 yılında başlattığı derleme çalışmasıdır. 1926 yılında Darü'l-Elhan, daha sonraki yıllarda, Ankara Devlet Konservatuarı, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT), Kültür Bakanlığı değişik yıllarda derlemeler yapmıştır. Fakat bu derlemeler çeşitli nedenlerle yetersiz kalmıştır. Bugün için Almanya'da derlenmiş 214.000 halk şarkısı varken, ülkemizde arşivi en geniş olan TRT'de sadece 6.000 türkü vardır. Bu sayılar Türkiye'de yapılan derlemelerin ne kadar yetersiz olduğunu göstermektedir. Netice olarak -bugün dahi- ülkemizin müzik zenginliği ortaya konulamamış, müzik envanteri çıkarılamamıştır.
Elbette ki Adıyaman da bu yetersizlikten nasibini almıştır. Mesela TRT repertuarında Adıyaman yöresinden derlenmiş 15 türkü (sözlü kırık hava), 3 uzun hava, 3 oyun havası olmak üzere toplam 21 ezgi vardır. Halbuki Adıyaman'da bu sayının kat kat fazlası miktarda eser olduğu bilinen bir gerçektir. Fakat bu eserlerin ses kaydı yapılmadığı, yazıya geçirilmediği, notaya alınmadığı için bu zenginlik görülmemektedir. En önemlisi de kaynak kişilerin vefatı ile bu eserler de yok olup gitmektedir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.