1940 yılına gelmiştik. Hergelen Meydanı'nda, iş yerime yakın bir yerde Hüseyin Buluş adında bir erkek berberi vardı. Biz onun dükkanına gider orada traş olurduk. Berber dükkanının üst katı ise Hüseyin Amca'nın eviydi. Traş olurken bazen üst kattan türkü söyleyen bir bayanın sesini duyardık. Günün birinde yine traş oluyordum. Hüseyin Amca'ya sordum: "Bu türkü söyleyen bayan kim?" Hüseyin Amca da bana şu cevabı vermişti: "O benim kızım olur."
Yine günün birinde, bu berber dükkanında on beş yaşında bir genç kız gördüm. Yeni yetme bir esmer güzeliydi. Hanım hanımcık bir kızdı. O anda aklıma geliverdi. Kendi kendime "Herhalde türkü söyleyen bu kız" dedim. Berbere sordum: "Bu arkadaşımız mı sizin kızınız amca?" O da bana "Evet işte türkü söyleyen kızım bu, adı Hacer" dedi. Zaman geçtikçe, bu kız daha güzel türküler söylemeye başladı. Hatta bir saz ekibi kurup düğünlerde türkü söylüyor para kazanıyordu.
Gün geçtikçe Hacer ismindeki bu kız hızla tanınıyordu. Hergelen'in Uzundere Mahallesi'nde oturan Hacer isminde bu kızı duyan Refik Başaran, onların evine gitti. Ailesi ile tanıştı ve sonraları Hacer'e çok yardımı oldu. Müzik konusunda çalıştırdı. İlerlemesi için ona emek verdi.
Daha sonraları bu genç Hacer, Refik Başaran'ın türkülerini öğrenip sahnelerde okuyarak halk tarafından da çok sevildi. Refik Başaran, onu İstanbul'a götürüp plak yaptırdı. Ünlü sanatçı Hacer Buluş, sanatçı olarak böyle tanınmış oldu.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.