Ağıtlar, Türk'ün kendine özgü köklü bir geleneğinin ürünüdür. Türk edebiyatının temel taşı, şiirin, destanın, müziğin başlangıcıdır ağıtlar. İnsan hak ve sevgisinin, insanı ölümsüzleştirme düşüncesinin bir anıtı; Türk kültürünün ve sözlü edebiyatımızın acı yüklü en güzel simgeleridir. Yalın, katıksız ve pervasızca söylenmiştir. Ağıtlar gönlün, yüreğin, can özünün şahlanışıdır. Akıl, ağıt karşısında aciz kalır.
Bütün ağıtlar doğmacadır. Her biri, derin acıların tutuşturduğu, alev almış bir yürekten doğmuştur. Soy bilinci, tarih bilinci, hısım-akraba, eş-dost, kavim, kardeş sevgisi en güzel biçimiyle ağıtlarda tezahür eder. Ağıtlarda riya yoktur. Hiç bir duygu gizli kapaklı değildir. İnsanların iyiliği-kötülüğü, nekesliği-cömertliği, kahpeliği-yiğitliği ağıtlarda dile gelir.
Kötüler yerilir, iyiler övülür. Halk, sevdiklerinin ardından, kendilerini seven, sayanların ardından ağıtlar söyler. Ne mutlu ardından ağıt söyletebilenlere.
Ağıtlarda, edebi sanatların en güzel, en yoğun, en seviyeli biçimlerini bulmak her zaman mümkündür. Bu acı yüklü dizeler arasında bazan, hiç bir edebi akımda görülmeyecek derecede yüksek bentlere, cinas ve tasvir örneklerine, sürrealizmi zorlayan beyitlere ve eşi az bulunur "sehl-i mümteni"lere rastlanır.
Örneğin; bir ana, ölmüş oğluna, yeniden dirilmesini istercesine bütün acılarıyla seslenir:
Kuşlar indi çığlığıma
Pahıl mısın ne var yekin
Dizim beni götürmüyor
Bu yıl ağır geldi yüküm
Yine bir ana, askerde iken ölen oğlu için ağlarken, şu erişilmez benzetmeyi yapar:
Koca değil, garı değil
Daha yaşı yarı değil
Elden evvel tezkire almış
Her yiğidin karı değil
Ağıtlarda, tasavvuf edebiyatının önemli bir kolunu teşkil eden "Şathiyat"ları zorlayan, aşan, feleğe, kadere, yazgıya, gidişata sitem dolu, isyan dolu, kahır dolu dizelere de rastlanır.
On beş gün ara ile iki oğlunu yitiren yaşlı ana haklı olarak şöyle kahreder:
Taş olsa adam çekemez
On beş günde iki şelek
Beni serçe vursa yıkar
Benimle uğraşma felek
Ağıtlar Türk edebiyatı içinde "Sözlü edebiyat ürünleri" olarak süregelmiştir. Cumhuriyet devrini saymazsak, hiçbir ağıt kayıt altına alınmamıştır. Tarihi olaylar karşısında ozanların söylediği bir iki ağıt dışında, yazarlarımız da, şairlerimiz de ağıt alanında öne çıkamamışlardır.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.