Bu işin bir tarihi, sosyolojik ve tasavvufi boyutu vardır. Kelimelere yüklenen anlam gözardı edildiğinde, özünden saptırıldığında o türkü gerçek özelliğini yitirir. Örnek vermek gerekirse, bir sanatçımız Aşık Daimi'nin "Ne ağlarsın benim zülfü siyahım" türküsünü okudu. Epey de sükse yaptı. Ama bir dörtlükte gelip, baltayı taşa vurdu. Şöyle ki; türkünün aslında Yusuf ile Züleyha Hikayesi'ne atıfla "Yusuf sabır ile vardı Mısır'a" şeklinde olan mısrayı "Eyüp sabır ile vardı Mısır'a" şeklinde değiştiriyor. Halbuki Hz. Eyüb'ün Mısır'la bir ilgisi yok. Şam dolaylarında yaşamış. Mısır'a giden Hz. Yusuf, tabii ki bu kültüre yabancı olan hanımefendi, Yusuf'u, Eyüp yapıyor.
Gene bir başka sanatçı ise meşhur "Hey on beşli, on beşli" türküsünün nakarat kısmında yer alan "Aslan yarim kız senin adın Hediye / Ben dolandım sen de dolan gel geriye / Fistan aldım endazesi on yediye" bölümündeki endazeyi "entarisi" yapıp çıkıyor. Yani endazenin bir uzunluk ölçüsü birimi olduğundan haberi yok.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.