Pir Sultan'ın başını darağacına veren ülkünün bir ucu Şah'lara dayanır. Arkasını Şah'a vermese bu ocak uyanır mı?
Kendisinin İran'a gittiğini gösteren şiirleri yanında, oradan da "mihmanlar" geldiğini gösterenleri de vardır. Ala gözlü Şah'tan gelen elçilere elden geldiğince iyi bakmak, onları konuklamak gerek. Müritlere verdiği öğütlerde sık sık onları uyarır.
Güzel Şah'ı görmeye gider, oradan lal ü güher yükü ile döner. Onun kapısında "aman Şah'ım mürüvvet deyü geldim" der de inler.
Günler, aylar geçer, hasret içini yakar. Yaylalardan ala gözlü pirine seslenir: "Ben de bu yayladan Pir'e giderim."
Umutları hep Şah'ta. "Şah Urum'a gele bir gün" diye diye yanar durur. Alay alay gazilerin Urum'a yürümesini gözler. Hazret-i Ali'nin devri yürümelidir, Ali'nin kim olduğu bilinmelidir. İstanbul şehrinde salınmalıdır Şah.
Bu istekler yıllar yılı içinde kaynadı durdu. Kaç sefer Güzel Şah'a gitti geldi. Öyle günler oldu ki, neredeyse geliyordu Şah. Ali nesli Güzel İmam geliyor, dediler. Gelmedi, gelmedi. Umutlar söner döner oldu. Bu kez kendisi kalktı, kervanı Ali'ye doğru gider oldu. Oraya varınca "neye geldin Urum sofusu" dediler. Yeni umutlara geri döner. Gele gide umutlar solar.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.