Halk ezgilerini, oyunlarını, el sanatlarını, yiyecek ve içecek kültürünü çoğu zaman belli coğrafi sınırlar içine hapsetmek mümkün değildir. Halk kültürü ürünlerinin coğrafi sınırları, il sınırlarına göre daha geniş veya dar olabilmektedir. Halk türkülerinde köken olarak gösterilen yer ve kişi isimlerinden kuşku duyulması gerektiğini belirten Başgöz'e göre, bir bölgede çıkmış, oranın malı olmuş bir türkü, bir başka yörede de söylenebilmektedir. Bu, türkülerin doğuşlarına neden olarak gösterilen olaylarda da benzer biçimdedir. Belli bir yerde, yaşanmış bir olay üzerine söylendiği kabul edilen bir türkü, başka bir bölgede başka bir olay üzerine söylenmiş olarak da karşımıza çıkabilir. Başgöz'e göre, halk türküsünün yeni kişiler ve çevreler tarafından kabul edilebilirliği mekanik bir olay değil, bir tür "pazarlık işi"dir. Yeni insan ve yeni çevre türkü ile iyice çekiştikten sonra onu kendine mal eder. Türkü kültüründe yerelle genel, ulusalla kişisel arasında büyük, uzlaşmaya gelmez çatışmalar yoktur. Türküler insandan insana, bölgeden bölgeye geçerken değişir. Ancak türkünün özünde ve dokusunda bulunan yalın insan sesi susmaz. Bu ses yalnız türkülerin değil, tüm insanların ortak duygusu olmaya devam etmektedir.
Türküler sadece neşeyi, sevgiyi değil, acıklı hikayeleri de anlatırlar. Birçoğunda roman olacak trajiklikte gerçek hayat kesitleri vardır. Anadolu coğrafyasında yaşanmış acıklı hayatları anlatan önemli bir kaynak da dayandıkları öykülerden ötürü, türkülerdir. Türküler yazılmayan hayatların destanları gibidir. Bu düşünceden yola çıkan Tanpınar, Beş Şehir'de Anadolu insanının romanını yazmak isteyeceklere, hareket noktası olarak türküyü gösterir. Türkü, sosyal çevre ve insanla uyum sağlar. Türkünün uzun yaşamasını sağlayan canlılık da buradan gelir.
Türküler, nesilden nesile aktarılıyor olmalarından dolayı, bir de içinde var oldukları toplumların bilinçaltı gibidirler. Geçmiş yaşamdan özlü ama zengin izler taşıyan türkü metinleri, söylendikleri zaman dilimine ilişkin önemli ipuçları da barındırırlar. Elbette türkülerin bir de hikayesi vardır. Türkü metninin birkaç mısraında, bazen ne üzerine söylendiği anlaşılmaktaysa da, bu hikayeler bilinmeden türkülerin sağlıklı bir biçimde değerlendirilmesi güçtür.
Müzik aletinin eşliği olmadan da söylenebilen türkü, genellikle saz, kemençe, mey, klarnet veya başka bir müzik aleti eşliğinde çalınır ve söylenir. Kağnısının veya eşeğinin üzerine kurulan her insan, eli kulağa atıp türkü söyleyebilir veya insanlar türküyü birlikte de söyleyebilir.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.