Ben halkların değil, coğrafyaların müziği olduğuna inanıyorum. Dil ve din ögeleri, tabii ki pek çok değişken ekliyor müziğe; ama dilden önce yöre Doğu Anadolu'da Kürt, Ermeni, ve Azeri müziğinin iç içeliği, Batı Anadolu'da Ege, Rum ve Türk halk müziklerinin iç içeliğine denk düşüyor.
Ege'de, 1920'lere kadar Türklerle Rumların iç içe yaşadığını, sosyal çalkantılarda kader birliği içinde olduklarını biliyoruz. Çakıcı Mehmet Efe, nasıl Türkler tarafından seviliyorsa, aynı zamanda Rum köylerinin de onu pek sevdiğini, Çakıcı Mehmet Efe'ye dair bir değil pek çok Rumca türkü yakıldığını biliyoruz. Bunlar arşivimde kayıtlı. Sakız Adası'nda başka türlü söyleniyor; ama öyle bir müzik ortaya çıkmış ki, bu müzik paylaşılmış ve sıklıkla Rumcasında da Çakıcı'dan bahsediliyor.
Albümün çıkış noktası da 'halkların değil coğrafyaların müziği' olduğuna inanmam. Bir yandan Türkçe Ege Zeybekleri ile büyüdüm, onları çok sevdim. Diğer yandan zamanın ve tesadüflerin getirdiği yer, beni belki Türk müziğinden çok daha fazla hakim olduğum Yunan müziği gerçeği ile karşılaştırdı. Zeybek karakteristiklerinin bulunduğu, dünya coğrafyasındaki tek bölge Ege ve çevresi. Albümde de yazdım; Türkiye'de yalnız Ege'de Zeybek olduğu düşünülür; oysa Ankara'dan, Giresun'a, Bolu'ya, Kastamonu'ya, Konya, Eskişehir, Bilecik'e kadar Anadolu'nun pek çok yöresinde zeybek var. Ama çıkış noktasının yine Ege merkezli olduğunu düşünüyorum.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.