Aşıklık geleneği yalnızca çalıp-söylemeye dayalı bir icraat değildir. Mutlaka bir usta yanında öğrenilmesi gerekir.
Aşıklar kervanına katılacak kişi, kendi veya ailesinin isteği ile usta bir aşık yanına çırak verilir. Buna 'kapılanma' denir. Çırak, ustasından geleneğin icaplarını, meydan açmayı, divana çıkmayı, yarışmayı, hikaye anlatmayı, ayak kurallarını ve aşık makamlarını öğrenir. Ustasıyla birlikte çevreyi gezerek diğer aşıkları tanır, onların bilgilerinden istifade eder. Bu devre çırağın istidadına göre iki yıldan yirmi hatta otuz yıla kadar sürer. Artık, çırağının yetiştiğine inanan ustası ona 'icazet' vererek, tek başına mesleğini sürdürmesine izin verir. Çoğu aşıkların 'mahlas'larını, ustaları vermiştir.
Aşıklar yaygın inanca göre 'uyanma döneminde' 'pir' elinden 'bade' (dem veya dolu da denir) içerler. Bunlara 'badeli aşık' denir ve halk arasında kutsallık atfedilir. Aşıklara, bade içme esnasında, (bade içme uyku anında olur) badeyi veren ulu tarafından bir de 'buta' (düşte görülen sevgili) gösterilir. Aşık bu hayali sevgilinin aşkıyla yanıp, tutuşur. İl, il gezerek onu arar. Bazı aşıklara mahlasları da bu sırada verilir.
Genç aşık bade anında girdiği şoktan yine usta bir aşık tarafından uyandırılır. Bade anındaki şoka dayanamayarak dili çözülmeyenlere 'tutuk', sırrı açanlara 'murdarlanmış', badeyi içemeyen veya rüyası yarım kalanlara 'yarım aşık' denir.
Bade içme sırasında aşığa bilmedikleri de öğretilir. Çıldırlı Şenlik, bade içtiği sırada kendisine 90.000 kelime öğretildiğini de ifade etmiştir. Badeli aşıklara 'hak aşığı' denir.
Aşıklar arasında, irticali çok kuvvetli olmasına, geleneğin bütün diğer icaplarını yerine getirmesine rağmen saz çalmayı bilmeyenler, yanlarında bir de sazcı gezdirirler. Bu kişilere 'sofu' denir. Aşık Kerem'in ve Bayburtlu Celali'nin sofuları vardır. Bunlar aşığın yanında gezer, sazını çalarlar, dert ortağı ve sırdaşıdırlar.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.