Bartok zamanının bir kısmını da Türkçe öğrenmeye ayırmıştı. İki dilde de bulunan sözcükler üzerine tekrar tekrar konuşmuştuk. Değil kadınlardan, zaman zaman -genç ya da yaşlı- erkeklerden bile türkü dinlemek konusunda sıkıntılar yaşadığımızdan (çoğu kendi dillerini konuşmayan birinin olabileceğini idrak etmemişti), Üstad'a Macarca ve Türkçede hemen hemen aynı anlama gelecek bir cümle bulmayı teklif ettim. Daha sonra ne zaman bir yabancının varlığından tedirgin olan birileriyle karşılaşsak, iki milletin tarihleri hakkında küçük bir konuşma yapıyor, Macarların başka yerlere göçmüş Türkler olduğunu, zaten önceden beri Türkçe konuştuklarını, ancak tabii ki yüzyıllar boyunca bazı şive farklılıklarının oluştuğunu söylüyordum. Daha sonra Üstad'a, önceden üzerinde anlaştığımız cümleyi soruyordum. Bartok da hafiften sinirli bir gülümsemeyle cümleyi söylüyordu. Bunu herkes anlıyor ve Macarlar hakkındaki bazı detayları konuştuktan sonra işimize başlıyorduk.
İşte cümle:
Macarca;
Pamuk tarlon sok arpa, alma, teve, sator, balta, csizma, kicsi kecske van.
Türkçe;
Pamuk tarlasında çok arpa, elma, deve, çadır, balta, çizme, küçük keçi var.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.