Gufrani gibi değerli bir aşık yetiştiren, Karaman'da doğan Aşık Kenzi, saz çalmakta, irticalen şiir söylemekte usta bir halk şairiydi. O devirde Karaman'da aşıkların toplandıkları, karşılıklı hünerlerini gösterdikleri yer, Hacı Emin Dede'nin kahvehanesiydi. Zamanın kelli felli nüktedan ağaları, ehl-i dil, rindmeşrep kimseler bu kahvede toplanır, tatlı sohbetlerde bulunurlardı. Aşıkların saz alemleri başladığında kahveye bir ip gerilir, cömert insanlar, aşıklara paradan başka, getirdikleri Alaca, Şitari, Meydani adı verilen dokuma kumaşları bu iplerin üzerine asarlardı.
Aşık Kenzi'nin bulunduğu bir zaman, Karaman'a iki aşık geliyor. Şehre girerlerken aşıklar, elleri kınalı bir gelinin bir inek ile bir de dişi buzağısını çekip götürdüğünü görüyorlar. Bu manzarayı bir muamma haline sokup misafir oldukları kahvenin kapısına asıyorlar:
Bu muamma aşık aklı,
Kınayaklı, kanayaklı
Kanayaklı, kanayaklı
Üç başlı ve on ayaklı
Bu muammayı okuyan aşk ve keyf ehli Karamanlılar birer ikişer kahveyi dolduruyorlar. Aşık Kenzi de kahveye geliyor. Muamma indirilmesine sıra gelince, sazını eline alıyor, muammayı çözüyor. Karaman'da kadına ve dişi olan varlığa kanayaklı denir. Üç defa bu kelimenin tekrarı üç dişi demek oluyor.
Üç baş bunlar, üçünün ayakları toplamı da on eder. Bütün ömrünce muamma asmak ve indirmekle şöhret kazanan Aşık Kenzi hayatında bir defa Aşık Şem'i'ye mağlup oluyor.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.