Bugün Irak'ta yaşayan Türkler, musikilerini daha önce düğün, mevlüt, sünnet, kına gecesi, kır eğlenceleri vb. meşk ortamlarında icra ederlerdi. 1920'li yıllardan itibaren Kerküklü sanatçıların okuduğu eserler, Pakistan, Almanya, İngiltere, Amerika, İsveç gibi ülkelerde plak olarak bastırıldı. 1956 yılında Kerküklü usta sanatçı Abdulvahit Kuzecioğlu Türkiye'ye geliyor. İlk kez Kerkük türkülerinden "Evlerinin Ögü Yonca (Ninne Yavrum Ninne)" adlı türküyü, Muzaffer Sarısözen'in nezaretinde Ankara Radyosu canlı neşriyatında okuyor. 1958 yılında yine Abdulvahit Kuzecioğlu ve Abdurrahman Kızılay birlikte Türkiye'ye gelerek Türkiye radyolarında Kerkük türkülerini ihtiva eden çeşitli radyo programları yapıyorlar. Bu sanatçıların okudukları Kerkük türküleri genel halk musikisi repertuvarına alınmış olup, gerek radyo, gerekse radyo dışındaki sanatçılar tarafından okunmaya başlanmıştır. Bu arada 1959 yılında Bağdat Radyosunda Türkmence yayın saati ihdas ediliyor. Başlangıçta günde yarım saatlik süre, daha sonra üç saate kadar çıkarılıyor. Bu vesileyle Kerküklü sanatçılar kendi türkülerini okuma fırsatını elde ediyorlar. Ancak yayınlarda bu sanatçılara eşlik eden saz grubu Araplardan oluşuyordu. Daha sonra 1960 yılında Kerküklü sanatçılardan Abdurrahman Kızılay musiki tahsili görmek üzere Türkiye'ye geliyor. Bir kısım Kerkük türküsünü radyoda ve plaklarda okuyor. Bilahare Tahsin Kerkükoğlu (Cömert), İbrahim Terzi, Türkiye radyolarında Kerkük türkülerini lanse ettiler.
Kürküklü sanatçıların dışında, o zaman İstanbul Radyosu sanatçısı, halen Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Türk Halk Müziği Koro Şefi Şanlıurfalı Mehmet A. Özbek Kerkük türkülerini 1972-73'lerden itibaren güzel bir yorumla sunmaya başladı. Bunu çeşitli sanatçıların plak ve bant/kasetlerdeki icrası izledi.
1950'li yıllardan başlayarak günümüze kadar tespit edilen iki yüzden fazla Kerkük türküsünden elli kadarı çeşitli kişiler tarafından, daha ziyade bantlardan yazılarak, genel Türk Halk Musikisi repertuvarına dahil edilmiştir. Repertuvar kelimesi ülkemizde yanlış bir anlayışın sonucu olarak bazı resmi kurumların denetimi ve tescili olarak anlaşılmaktadır. Ancak yaratılan eserler yalnızca resmi radyo ve TV ile kitleye sunulmuyor. Bunların dışında plak, bant, kitap, dergi, özel radyo ve TV yayınları, toplu ve solo program icra eden sanatçı ve değişik kurum ve bu kurumlara bağlı topluluklar vardır. İşte bu yayın araçları ve kurumlar tarafından kitleye sunulmak üzere, derleme ve beste yolu ile hazırlanan eser ya da eserler dizisine repertuvar demek yerinde bir kavramdır. Sonra bu eserlerin çoğu anonim olduğu için hiçbir surette kişi ve kurumların tekelinde olamaz.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.