Her aşığın başından çeşitli olaylar geçer. Kimi aşık gönül yarasına uğrar. Kimi hasretlik üzerine arzı-hal eyler. Kimi gurbettedir. Efkarlanır duygularını sazın tellerine döker. Kimi aşığın başından garip ve komik bir olay geçer, buna türkü yakar, çalar söyler. Dinleyenleri bir hoş eyler. Bu bir bakıma meddahlığın sazla söylenenidir. Saz ve semai kahvelerinde heyecanla dinlenirdi, aşıkların naklettiği hikayeli türküler. Şimdi de öyle. Gerek usta malı olsun, gerek aşığın kendi bestesi. Düğünde, şölende Konya'daki Aşıklar Bayramı'nda Aşık Efkari'nin "Fatma Nine" li türküsü, Aşık Murat Çobanoğlu'nun "Kiziroğlu Mustafa Bey" türküsü dinleyenlerin hala kulaklarında çınlamakta, gönüllerinde yankılanmaktadır.
Halk şiiri on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda İstanbul, Konya gibi kültür merkezlerinde halkın yanı sıra, aydın çevrenin de büyük ilgisi ile karşılaştı. Köy, kasaba şölen ve düğünlerde büyük kahvelerde gezici halk şairleri şiirler türküler söylemeye, atışmalar yapmaya, muammalar asmaya başladılar.
1807-1855 yılları arasında Konya'da Mevlana dergahında postnişinlik yapan Hemdem Sait Çelebi dergahın karşısındaki bir kahveyi tamir ettirip büyütüp aşıkların emrine verdi. Tam bir asır Konya'da içindeki havuz dolayısı ile Sulu Kahve olarak adlandırılan bu kahve halk şairlerine ilim, irfan, edep, erkan öğreten folklor bilgilerini, halk törelerini aşılayan bir okul, bir akademi vazifesini gördü. Yedi - sekiz yıl bu kahveyi Aşık Dertli işletti. Konyalı Aşık Şem'i, Aşık Dertli, Silleli Aşık Sururi ile birlikte bu kahvede karşılıklı şiirler, türküler söylediler. Hemdem Sait Çelebi, bu sazlı sözlü şiirli toplantılara sık sık katıldı. Bu ocakta yetişen aşıklara maddi, manevi yardımlarını eksik etmedi. Karamanlı Gufrani, Kenzi, Silleli tekmil saz ve söz ustaları bu okulda yetiştiler. En güzel eserlerini bu ocakta verdiler.
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.