Osman Özdenkçi Ankara'da Konya türkülerini içeren bir plak dinler. Bu plakta en aşağı beş-altı sazın bir araya gelip bu kadar güzel bir "assamble" kurması hayretini uyandırır. Osman Özdenkçi konuşmasını şöyle sürdürür: "Biz radyoda bile beş-altı sazcı bir arada bu kadar düzgün bir uyum kuramazdık. Bunlar nasıl uyum içinde çalışıyorlar diye şaşırdım kaldım. Plağın üstüne baktım, Çopur Ahmet yazıyor. Aradan bir süre geçti. Ankara'nın Denizciler caddesindeki Sümer Sineması eskiden tiyatro binasıydı. Orada Çopur Ahmet'in bir konseri var dediler. Bu saz ustasını yakından dinleyip görmek için ön sırada bir yer tuttum. Saati gelince konser başladı. Sahneye tek bir bağlama ile bir adam çıktı geldi. Ben bekledim ki sazcıları ardından gelsin... Hiç kimse gelmeyince çok şaşırdım. Çünkü Çopur Ahmet sazını konuşturmaya başlayınca plakta dinlediğim aynı ahengi buldum. Çopur Ahmet beş-altı sazın verdiği sesi tek bir bağlama ile yaratabiliyordu. Anladım ki tüm yeteneği tezenesindeymiş. Bütün sazlar düz çaldıkları halde Konya mızrabı bu kuralı aşmıştı. Konya tezenesinde bir aşağı iki yukarı vuruluyor, böylece beş-altı sazın çıkardığı toplu ses elde edilebiliyordu. Ben program bitince kulise gittim. Kendimi tanıtarak radyoda halk musikisi hocası olduğumu söyledim. 'Araştırmacıyım. Bu nasıl tezenedir senin vurduğun? Şimdiye kadar bir benzerini duymadık', dedim." Osman Özdenkçi, Çopur Ahmet'in düzen perdesini tutturup, yarım saat içinde kendisine Konya mızrabını öğrettiğini açıklar. Sonra sözlerini şöyle tamamlar: "Altı ay boyunca başka hiçbir perdeye basmamak koşuluyla Konya mızrabına çalıştım. Ondan sonra bütün perdelerde Konya türkülerini çalmaya başladım."
Her türlü duygu ve düşünceleriniz için bize buradan ulaşabilirsiniz.